23 Aralık 2016

ODT: https://drive.google.com/open?id=0B3RIv3pMNaTdZkNGZS1BQWJObzA

2017’de emtialarda neler olacak? 2016’nın başı ve sonu çok farklı oldu. Başında bir çok şirket sallanırken, sonunda yeni alımlar, şeyl alımları geldi. 2017’de nelere bakacağız? OPEC anlaşmasının uygulanması izlenecek, ABD petrol üretimi, Hindistan Asya’nın yeni büyüme motoru olacak mı? Küresel bir gaz piyasasının hızlanmasını görecek miyiz? Elektrikli arabaların rekabetçiliği artacak mı, çakılacak mı (vergi destekleri düşerse). Bugün Emrah Emin Danış’ın küresel doğalgaz yorumu var. Dünden gelen PdVSA’nın ABD’deki 3 rafinerisine Rusya’nın Rosneft’ine ipoteklemesi ilginç. Bugün bir makale özetine vakit harcadım. Bence değer. Elektrik dönüşümlerinin kıyaslanması : Almanya ve Japonya. İşin gerçeği yazarlar, enerji güvenliği konseptinden yola çıkarak, ülkedeki çıkar grupları tabanı ne kadar geniş ise o sektörün aslında kendine göre politika yönlendirmesi yaptığı fikrine çıkıyor.

Yorum – Haftalık Doğalgaz Piyasaları Görünümü – Emrah Emin Danış

Soğuklar ve Arzdaki Düşüş LNG Fiyatlarını Arttırdı

Asya piyasalarında geçtiğimiz haftayı 9.30 $/mmbtu dolara çıkarak son 2 yılın en yüksek seviyesinden kapatan spot LNG fiyatları Avustralya’da devam üretim kesintisi ve yüksek seyreden mevsimsel talebe bağlı olarak 23 Aralık’ta haftayı 9.50 $/mmbtu seviyesinden kapattı.

NBP’de ise gelecek ay vadeli LNG kontratları petrol ve gaz fiyatlarındaki artış ile mevsimsel taleple birlikte yükselişini sürdü. Geçtiğimiz haftayı 5.75 $/mmbtu seviyesinden kapatan gelecek ay vadeli kontratlar bu haftayı 5.95 $/mmbtu’dan kapattı.

Henry Hub’da fiyatlar arttı

Henry Hub’da geçen haftayı düşüşle 3.41 $/mmbtu seviyesinden kapatan gelecek ay vadeli kontratların bu hafta kayıplarını geri aldığı görüldü. Cuma günü itibariyle gelecek vadeli kontratlar 3.69 $/mmbtu seviyelerinden işlem görüyor.

Global Energy Research Partners Araştırma ve Strateji Direktörü Emin Emrah Danış @emindanis

Bilgiler

Çin, Kasımdaki 2.66 milyon ton LNG ithalatı rekorunu bu ay kırabilir: 3.33 milyon ton LNG . Asya fiyatları 9.3$/mmbtu’ı gördü, Ocak 2015’ten beri en yüksek seviyesine ulaştı. Geçen sene Ocak-Kasım döneminde 19.63 mton iken şimdi 22.3 milyon ton’a yükselmiş durumda

Yüzyılın kontratı denilen ACG (Azeri-Chirag-Gunashli) sahası geliştirme anlaşması bugün 2050’ye uzatıldı. Mevcut da ACG 620bin v/g üretiyor. Orjinal anlaşma Eylül 1994’te 30 yıl için imzalanmıştı. Üretm Kasım 1997’de başladı. Şu ana kadar 33 milyar $ yatırım ile 3 milyar $ üretim yapıldı.

Avrupa’nın daha fazla Gazprom gazına ihtiyacı var. Kanıt? Bu sene Avrupaya gaz arzında Gazprom 3 yeni rekor kırdı: günlük, aylık ve yıllık. 1Ocak-30Kasım’da toplam satış 162.7 bcm oldu. Kasımda 17.6 bcm ile aylık rekor kırıldı. 29 Kasımda da 614.5 milyon m3/gün tüketim oldu. LNG bocalarken boru hattı rekorları kırmış. 9 aylık artış %4.

Venezuella’non devlet şirketi PdVSA, Citgo’nun sahibi. Citgo’da ABD’de 3 rafineri(749bin v/g kapasite) ve boruhatlarının sahibi. Citgo hisselerinin %49.9’u Rosneft’e 1.5 milyar $ borç karşılığı ipotekli. 30 kasımda rezervlerdekş 891 milyon $ artışın sebebi olduğu da düşünülüyor

California Enerji Komisyonu, bilgisayar ve monitörlere zorunlu enerji verimliliği standartı getirdi. Eyalette bilgisayar ve monitörleri 5610 Gwh tüketiyor, konut tüketiminin %3, ticari tüketimin de %7si. Masa üstü bilgisayarlar zamanın %77sinde açık ama bu zamanın %61’inde boş duruyor. 2019’da boşta tüketim %30, 2021’de %50 azaltacaklar.

Küresel gaz ticareti 1000 milyar m3(bcm)’ten, 2040’ta 1650 bcm’e çıkacak. LNG yıllık %3 artarken, 2040 da ticaretin %40-45’i LNG olacak. Katar enerji bakanının iddiaları.

Kasım’da Çinde elektrikli araç satışı 43441 oldu. Ekim’e göre %36, yıldan yıla da %56 artış. Elektrikli araçlarda piyasa payı %1.4 ile ABD(%1.1) ve Avrupa(%1.2)’nin üzerine çıktı. Toplam elektrikli araç Çin’de 650,000, ABD’de 560,000, Avrupa’da 630,000. En çok satan 5 araç Çinli üreticilerin ve 300 km menzil altı.

1974’de devreye girip 1979 Mart’ta kaza sebebiyle 2.ünitesi kapatılan Three Mile Island’ın üretim maliyeti 44.5$/Mwh. PJM ortalama fiyatları 39 $/Mwh, gaz için ise 25$/Mwh.

Libya ulusal petrol şirketi başkanı Mustafa Sanalla, Mısır’da Petrol Bakanı Tareq el Molla ile görüştü. Mısırlı şirketlerin ülkesinde yapacağı yatırımlar için destek istedi. Bu arada İtalyan şirket delegeleri ile de görüştü.

Makale Özeti

Comparing electricity transitions: A historical analysis of nuclear, wind and solar power in Germany and Japan

Elektrik Dönüşümlerinin kıyaslanması: Almanya ve Japonya kıyaslaması

Aleh Cherpa, Vadim Vinichenkoa, Jessica Jewell , Masahiro Suzuki, , Miklós Antala , Energy Policy
http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S030142151630595X

Makale karışık gibi ama bir kaç önemli soruya cevap buluyoruz?

– Almanya’da nükleeri kim öldürdü? Kömür ve rüzgar lobisi
– Enerji dönüşümleri hikayeleri neden gerçeği yansıtmıyor? Ekonomik, sosyo-ekonomik ve politika değişimleri önemli

Makale şöyle güzel, ben çevreci Almanya’nın neden kömürü değil nükleeri kapattığını anlamamıştım, net bir cevap var. Ayrıca hiç düşünmediğim bir soru da netleşiyor. Fukushima Japonya’da oldu ama Almanya nükleerden çıktı fakat Japonya çıkamadı, neden?

Makaleyi baştan sona değil, faydalı gördüğüm yerleri ile özetliyorum.

2.1.1 Güvenilir arz-talep dengesi ve devlet amaçları

Enerji politika amaçları talebi güvenilir bir tedarik ile dengelemek. Yergin ise “güvenilir” ‘in “yerel” olduğunu belirtiyor. Yüksek talep artışı büyümeleri, ulusal nükleer programların başlatılması ile sonuçlanıyor.

1970’lerde hem Almanya hem Japonya petrol krizleri ile petrol ithalatına bağımlılığı azaltmayı hedeflediler. İki ülke de enerji politikalarını talep artışı ve kendine yetebilirlik üzerinden formüle etti (2010’da). Almanya geniş kömür rezervleri (ve coğrafyası) ile daha az ithal enerji kaynakları korkusu yaşıyordu, Japonya’da ise enerjide yetebilirlik ulusal güvenlik ile eş anlamlıydı. Bazıalrı buna enerji-tedirginliği (energy-angst) dediler.

2.1.2. Çıkar grupları

Enerji politikaları sadece devletin kendi hedefleri ile değil, bazı özel sosyal grupların özel çıkarları ile de şekillenir. Herşeyi açıklamasa da, nükleerden çıkışı Almanya’da yenilenebilirci bir koalisyon, Japonyada nükleeri de nükleer çıkar grupları itmiş olabilir.

2.1.3 Nükleer karşıtı duygular ve diğer fikirler

Politikalar geniş sosyal hareketlerin fikirlerine etkilenir, bunlar devletin sorunu tanımlama ve çözüm arama şeklini değiştirir. Mesela anti-nükleer fikirler Almanya’daki Energiewende’yi açıklayabilir. Fakat Japonya’yı açıklayamaz(Fukushima sonrası)

2.1.4 Devlet kapasitesi ve kurumları

Devletin amaçlarına ulaşması materyal ve kurumsal faktörlerle sınırlanır. Ikenberry(1986), devletlerin enerji stratejilerini sanayi-devlet etkileşim desenine bağlı olarak seçtiğini, ve buna da “kurumsal kapasite” dediğini belirtiyor. Dolayısıyla benzer kurumsal kapasite Almanya ve Japonya’nın 1970-1980 enerji stratejilerini açıklıyor.

Yazarlar burada Almanya [ve bence Japonyayı] “koordine edilen piyasa ekonomileri”, İngiltere’yi de serbest piyasa ekonomisi olarak tanımlıyor. Almanya’da federalizm, çoklu partili sistem ve güçlü sivil toplum varken, Japonya’da merkezi,teknokratik ve hatta ‘kayırmacı’ devlet var.

2.1.5. Devletler ve Sosyo-teknik rejimler

Enerji hedefleri için devletler diğer toplumsal aktörler (sanayi, banka, enerji şirketleri, nihai kullanıcılar) ile etkileşime girer. Mesela bir devlet mevcut aktörlerle çalışmayı seçebileceği gibi , yenilerini de geliştirmek isteyebilir. Mevcutların yeterli kaynağı olabilir ama değişime de çok direnirler. Aynı zamanda devlet kurumlarıyla ortak hareket ederek, devletin amaçlarını da değiştirir, kendi çıkarları için yeniden yorumlarlar.

Almanya’da nükleer rejim 1970-1980lerde, kömür de 1950-2000’lerde ciddi etkiliydi. Bazı akademisyenler de “hükümet, iş dünyası ve politik kurumlardan – özellikle Liberal Demokrat Parti – LDP” ile Japonya’nın “nükleer kasabası” (nükleer hemşericilik gibi) adlandırdı.

2.1.6 Devletler, in ovasyon ve teknoloji difüzyonu.

Enerji hedefleri için devletler, yeni enerji teknolojilerini sisteme almaya başlayarak mevcut sosyo-teknik rejimi değiştirir veya en azından yeniden ayarlar. Teknolojiler genelde çekirdek ülkelerden çevredeki ülkelere doğru yayılır.

İki ülke de, nükleeri ABD’den aldılar. Almanya rüzgarı Danimarka’dan 1990’larda aldı. Japonya 1980-2000’lerde dünyada güneş enerjisinde liderdi. Burada da güneşin 2000’lerde neden Almanyada daha hızlı büyüdüğünü anlatmak zor oluyor.

2.1.7 Rejim değişikliği

Enerji dönüşümleri, rejim değişimleri gibi kompleks süreçleri içerir. Burada mevcut rejim, daha önce korunan daha ileri bir yapıdan gelen yeni girişlere yer verir.

Mesela Fukushima sonrası Almanya, “geleneksel fosil-nükleer” enerji rejiminden “yeni Yenilenebilir”rejimine geçti.Almanya’nın güçlü bir imalat sektörü de yenilenebilire geçişte etkiliydi

3.1. Elektrik dengesi

Almanya ve Japonya’nın elektrik miksindeki gelişimindeki en dikkat çekici gelişme 1970’de iki ülkenin benzer tüketimleri var iken,2010’da Japonya Almanya’dan %80 daha fazla elektrik tüketmesi. 1970-1980’lerde iki ülkede de talep arttı. Ama Almanya’da 1990’larda durulan talep, Japonya’da artmaya devam etti.

Peki Japon talebi neden arttı? RCP (konut-ticari-kamu sektörü) enerji(elektrik değil) talebi kişi başına Almanya’da hep en yüksekti. Japonya’nın ki ise G7 içinde 1970’lerde en düşük iken, 2013’lerde İtalya, Fransa, İngiltere seviyesine geldi. Birinci sebep Japonya’nın kişi başı enerji tüketiminin Almanya’ya yaklaşması, ikinci sebep ise elektriğin diğer kaynaklara tercih edilmesi (japonyada). Yani Almanya’da doğal gaz yerine Japonya’da elektrik RCP’de artıyor.

İki ülkede de elektrik arzı fosil kaynaklardandı. Ama Almanya’nın enerjisinin %75-90’ı yerli kaynaklardandı (Linyit). Japonya’nın kis ise %20-45 civarındaydı.

Almanya 1989’a kadar üçüncü büyük kömür üreticisiydi, hala en büyüklerden. Kömür Almanya’nın savaş sonrası restorasyonunda ve bazı eyaletlerin refahında anahtardı. Kömür çıkarları için ana destek SPD partisiydi.1980’den beri kömür 150 milyar € sübvansiyon aldı. Japonya’da ise kömür işleri 2007’de 600kişiydi.

Nükleerin gelmesi ile Japonya yetebilirliğini arttırırken Almanya’nın ki zaten yüksekti. Japonya ise izole bir şebeke. Ayrıca Japonya’nın trajik 2.Dünya savaşı macerası, enerji arz konularını ulusal enerji politikalarında çok önceliklendiriyordu.

Japonya Arge’ye çok para ayırdı. 1980’de Alternatif Enerji Kanunu çıkardı, güneş ve diğer teknolojileri destekleyen. Ayrıca ortadoğu petrollerinin yerine çeşitlendirme ve Asya’da enerji diplomasisi, yurt dışında varlık alımı

2010’da iki ülke de benzer enerji planları adapte etti .Almanya Energiekonzept , Japonda 3.Temel Enerji Planı (BEP) ve benzer hedefler önerdiler. Fosiller 2.5 kat azalacak, nükleer ve yenilenebilir artacak.

2011’de Fukushima’dan sonra iki ülkenin de planları değişti. (Aşağıda Almanya ve Japonya’nın 2011 öncesi ve sonrası plan değişimleri var)

1990’larda nükleer Almanya’da elektrik üretiminde %29, Japonya’da %27 paya sahipti .1990’da Almanya politikayı değiştirmese de, yeni NPP (nükleer santral) deverye almadı. Yeni santral yapmadığı için yerel nükleer ekipman üreticileri yurtdışında kontrat kovaladı, en sonunda Siemens 2001’de nükleer işlerini Fransız Framatome’a sattı. 2011’de de nükleer çalışmalarını kapattı. Japonya ise 15 yeni reaktör ve devlet yardımlarını arttıdı.

2000’lerde ise kömür destekçisi Alman SPD, 1970’lerden beri baz yük için nükleer ve kömür arasındaki rekabeti arttırdı. 2002’de Yeşiller ve SPD, yeni nükleeri yasaklayan ve mevcutların da çalışma süresini 32 yıl ile sınırlayan kanunu müzakere ettiler. Fakat nükleer sanayiciler zaten sektörü terketmişti. Kömür kazandı. Talep de artmıyordu. Almanya’da 1997-2003’te kömür destekleri 35 milyar €. 2003’te mdencilik 2012’ye kadar desteklendi, ayrıca kömür çevre vergisinden muaf tutuldu. SPD’nin yenilenebilire desteğine karşı, Yeşiller’de doğalgaza yüksek vergiye destek verdiler böylelikle kömür rekabetçi oldu.

Japonya’da ise, nükleer kömür veya yenilenebilirle politik bir rekabet yaşamadı. Hem elektrik şirketleri hem de nükleer tedarikçiler destekçiydi. Enerji yeterliliğ i argümanı da kendi tarafındaydı. Toshiba, Mitsubishi, Hitacih gibi şirketler ile 15 milyar $’lık 10000 şirketlik, 400 nükleer teknolojinin olduğu 80000 istihdam veren bir sektördü 2010’da.

Fukushima öncesi planlarda Nükleer 2030’da elektrik üretiminde %53 paya sahip olacakken, sonrasında (2014 planı), bu oran %20-22’ye düştü.

3.3 Rüzgar

Rüzgar 1980’lerde Danimarka’da ticarileşti. Almanya’da araştırma yaptı. 1970-1980’lerde başarısızlıklarla projeyi kapattı. 1990’da Almanya alım garantisi StrEG(1990) kanunu ile, öncelikle küçük hidroları desteklemeyi ve onlara perakende fiyatın %90’ı ile alım garantisi vermeyi planlıyordu. Fakat 1990’larda inanılmaz bir 100 kat rüzgar artışı gördü. (1999’da %1’e ulaşmıştı). Almanya’daki bu artış, Danimarka teknoloji üzerine inşa edildi.

Siemens’te bu işe girdi. Rüzgar yandaşları SPD-Yeşiller (red-green)’e yanaştılar. Hem rüzgarı daha çok teşvik edecek EEG (2000) kanunu ile de 20 yıllık garantiler kopardılar.

Danimarkalı Vestas 1990’ların ortalarında Japonya’da da rüzgar türbini kurdu ama piyasa büyümedi. 2001’de yabancı firmalar Japon rüzgar türbin piyasasının %95’ini tedarik ediyordu.

Çıkarımlar

Yerel kaynaklara bağlı rejimler enerji güvenliğini kendi avantajlarına hareket ettirebiliyorlar. Çünkü büyük bir çıkar grubu var. Genişleyen rejimlerde, yeni tesisler yapılıyorsa, sadece sahipleri, işletmecileri değil, imalatçı, müteahhit, inşaat gibi diğer grupları da içeriyor. Almanya’da nükleer durunca, sektörde yurt dışında iş aradı ve ülkede nükleeri sonlandırmak kolay oldu. Japonya’da ise büyük bir sektör olarak kaldı .Ama Almanya’da rüzgar rejimi çok fazla çıkar grubunu içerdiğinden (imalatçi, müteahit vs) daha yerleşik oldu. Bu yerleşik olma ve gücü sayesinde devlet politikalarını şekillendirebildi.

Almanya’da nükleerden çıkış hızlı oldu, çünkü sektör zayıf ve parçalı idi. Rekabetçisi rüzgar ve kömür ise çok güçlüydü. Nükleer karşıtları politik koalisyon üzerinden hareket ettiler. Ama Japonya’da nükleerin güçlü rekabetçileri yoktu.

Rüzgar ve gümeş aslında ArGe, teknoloji gelişimi ve imalat konusunda çok ayrı teknolojiler. Fakat geniş ölçekte kurulduğunda benzer aktörleri faydalandırıyorlar: mülk sahipleri, kooperatifler, belediyeler ve inşaat şirketleri..

Sonuç

Enerji dönüşümleri, politik, tekno ekonomik ve sosyo teknik etkileşimlerin bir bileşimi. İki paralel strateji var:

1. Mevcut rejimlerle çalışmak: Devlet mevcutları güçlendirir veya zayıflatır ama onlar tarafından manipüle de edilir. Yerel kaynak ve altyapı gelişimi temelli rejimler politik olarak daha güçlü. Bu yüzden 2000’lerin başında Kömür ve rüzgar Almanya’da nükleer Japonya’da güçlüydü.

2. Korunan nişleri (protected niches) güçlendirmek: Devleti rehin alınmaya karşı daha güvenli tutarken, başarı her zaman gelmeyebilir. Çünkü ticarileşemeyebilir.